– HAC İSLÂM DÜNYASININ YILLIK KONGRESİDİR –
Biz Müslümanlar her hususta Rasulüllah Efendimizi örnek almalıyız. Samimi bir ibadet, güzel ahlâk, İslamı yaymak için bütün gücümüzle çalışma aşkı, yoksulların eliden tutmak ve ilim peşinde koşmak. Bu temel esasa ittiba etmek ve canı gönülden bağlanmak farzdır. Bu temel prensipleri bütün dünya Müslümanlarına duyurmak ve tebliğ etmek en faziletli görevdir. Müslüman namaz kılıyor hacca gidiyor, ama İslamın yıkılması için her çareye başvuran kafirlere seyirci kalıyor. İşte bu Müslümanları uyandırarak İslâmî bütün dünyaya hakim kılmak hepimizin en mukaddes vazifesidir. Müslümanları şuurlandırmak için hac en güzel ve en uygun bir vesiledir. Bu maksatla Haccın hikmetlerini iyi bilmek lazımdır.
Hac ibadetinin hikmetleri çoktur. Bu hikmetlerden biri de bütün dünya Müslümanlarının bir araya gelerek İslâmın yayılması, güçlenmesi ve dünyaya hakim olması için istişare ederek kararlar almaları, birbirlerinin dertlerini dinlemeleri ihtiyaçlarını giderip yek diğerine yardımcı olmaları birbirlerinin fikirlerinden istifade etmeleri maddi ve manevi bütün sahalarda, iktisadi, içtimai, ticari, ilmi, ahlaki alanlarda birbirlerine destek olmaları ve özellikle İslam ışığı altında süper zekilerin eğitilmesi için seferber olmalarıdır.
Hac ibadeti bütün Müslümanların yıllık kongreleridir. Bu kongre muazzam bir güç ve benzeri olmayan bir nimettir. Fakat ne yazık ki bu üstün nimetten gereği şekilde istifade edemiyoruz. Çünkü dünyanın muhtelif ülkelerinden gelerek Kâbe’nin etrafında toplanan Müslümanlar birbirlerinin yüzüne af edersiniz aval aval, şaşkın şaşkın bakıyor, birbirinin dilini anlamıyor, birbiriyle dertleşemiyor, ihtiyacını arz edemiyor, fikrini beyan edemiyor, istişare edemiyor, İslam’ın birliği ve İslam’ın yayılması için kararlar alamıyorlar. Halbuki Allah’ın Resulü lisan öğrenmemizi tavsiye ediyor.
Müslüman Müslümana kötülük yapamaz. Çünkü Rabbimiz Müslümanların kardeş olduğunu ilân ediyor. Ayrıca Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) “Arabi şu üç sebeple seviniz: 1) Ben Arap olduğum için, 2) Kur’an Arapça olduğu için, 3) Cennette Arapça konuşulacağı için” buyuruyor (Keşfül hafa C.1, S.54)
Yahudiler, Hıristiyanlar ve İngilizler Türk’e Arap düşmanlığını, Arab’a Türk düşmanlığını aşılamak için çok emek sarfettiler, binbir çeşit casuslar ve Lâvrensler yetiştirerek birbirimize düşman etmeye çalıştılar. Maalesef bir kısım Arab’ı ve bir kısım Türk’ü aldatabildiler. Nitekim İngilizlerin tesiri altında kalıp Araplara pis Araplar diye hakaret eden bir hacı efendi, pırıl pırıl Mescid-i Nebevi’deki buz gibi suyu içerken arkadaşı ona “Pis Arabın gül gibi camisinde buz gibi karşılıksız suyunu içerken tiksinmiyor musunuz?” diye sorunca Arap düşmanı hacı efendi cevapsız kalır, yüzü kıpkırmızı olur, morarır, sararıp solar, fakat bir tek kelime dahi konuşamaz. Ama gerek Türklerde ve gerekse Araplarda az da olsa bir uyanma ve şuurlanma var.
Kral Faysal Arap tarih kitaplarından Yahudilerin koyduğu Türk düşmanlığını sildiği için Yahudiler tarafından o kıymetli şahıs şehit edildi.
İslâm birliğini sağlamak ve hac yolculuğunu kolaylaştırmak için Abdülhamid’in İstanbul’dan ta Medine-i Münevvere’ye kadar yaptırdığı demiryolu, bu birliği bozmak için İngilizler tarafından söktürüldü.
Ehl-i küfür Araplara pis Arap dedirtip hücum ettirdiler. Halbuki 1982 yılında Suudi hükümeti Kâbe’nin temizliği için kırk milyon Suudi riyali ayırmıştır. Gerek Mekke-i Mükerreme’de ve gerekse Medine-i Münevvere’de akılları durduran bir temizlik ekibi var. Caddeler pırıl pırıl, sokaklar tertemiz. Adeta gül gibi. Caddeler sokaklar deterjanlı su ile yıkanıyor.
“Kaybolan bir hacımızı bulmak için Mekke-i Mükerreme’deki bütün hastaneleri ve hastanelerin morglarını gezdim pırıl pırıl çiçek gibi ve gül gibi tertemiz gördüm. Gözlerime inanamadım.” (Mustafa POLAT) Emekli Müftü)
Mekke’de birbuçuk litre su kırk iki litre mazot değerinde olmasına rağmen, Suudi hükümeti özel su tankerleriyle getirdiği suyu hacıların hizmetine karşılıksız sunuyor. Kâbe’de ve Mescid-i Nebevi’de özel tertemiz kaplara soğuk buzlu zemzemi doldurarak ücretsiz yüzbinlerce hacıya takdim ediyor. O kadar insan seli, istediği zaman istediği kadar bolca kana kana içiyor. Arabistan’da su bu kadar kıymetli bu kadar değerli olmasına rağmen sokaklarda özel buz dolaplarından Allah rızası için Müslümanlara soğuk su akıtan hayır sahipleri var.
Suudi Arabistan’da okuyan Türk talebelerine ve diğer Müslüman ülkelerinden gelen öğrencilere Suudi Hükümeti bol miktarda para ödüyor. Hatta evli olan öğrencinin hanımına bile para veriyor. Acaba çok sevdiğimiz Avrupa, Avrupa’ya gönderdiğimiz talebelere kaç lira ödüyor. Bizim öğrencilerden ne kadar para alınıyor. Avrupa’da su bol ve ucuz olmasına rağmen Suudi Arabistan’da olduğu gibi sana karşılıksız su içiriyorlar mı?
Bütün İslâm ülkeleri ile özellikle Araplarla ilmi, kültürel, ticarî, sınaî, İktisadi alanda anlaşmalar yapılmalıdır.
Başta su olmak üzere Araplar birçok malzemeyi dışarıdan satın almaktadır. Onlarla yakın bir ticari ilişki kurarak petrol karşılığında su, yiyecek maddeleri ve cennet vatanımızda imal ettiğimiz malzemeleri Arabistan’a satmalıyız. Düşman güçler buna engel olmaya çalışacaktır. Uyanık olmak gerekir.
Nitekim Irak bizden çimento alırken Siyonizm devreye girerek Yunanistan’a farkını biz öderiz. Sen Türkiye’den daha ucuza sat. Böylece Müslüman Devletler arasındaki ticari anlaşmaya engel olalım” derler. Ve bu davada muvaffak olurlar.
Yakın zamanda Türk-Arap dostluğunun teessüs edeceğine samimi kardeşliğin olacağına inanıyorum. Bütün Müslüman devletler arasında inşallah birlik ve beraberlik sağlanacaktır.
Bu birliğin sağlanmasında Avrupalılar, Amerikalılar, Ruslar, Hristiyanlar ve Yahudiler endişe edeceklerdir. Fakat korktukları bu birliğin yakın bir gelecekte meydana geleceğini gözlerimle görür gibi oluyorum.
Bu takdirde Rusya ve Amerika kaçacak yurt ve girecek delik arasınlar. Bu birliğin önüne geçmek için Rus, Amerika, Avrupa ve bütün ehli küfür çok uğraşacak ama inşallah başa çıkamayacaklardır. Nitekim batılı ilim adamları İslâm’ın gelişmesinden ve Dünyaya hakim olmasından kuşku duymaktadırlar.
“Bermşadur, Müslümanlardan söz ederken şöyle demektedir: (İlim ve irfan aşığı, akıl ve cesaret sahibi kahraman Müslümanlar biz Batılılara birçok eserler bıraktılar. Bugünkü medeniyetimizin temeli bu kahramanların bize bıraktıkları değeri maddi ölçülerle ölçülmeyen o eserlere dayanmaktadır). İşte ölüm uykusuna yatmış olan o Müslümanlar şimdi yeniden uyanmaktadır.
Tüvenbi, (İslâm, Batı ve İstikbal) adlı eserinde şöyle demektedir: Batıya karşı yapılan savaşların ve baş kaldırmaların sona erdiğini ve bunların yavaş yavaş gün geçtikçe eski kin ve nefretlerini bırakıp barışa doğru yer değiştiklerine inananlar vardır…
Bütün bu durgunluklardan ve çeşitli değişmelerden sonra İslam için yeni bir çağın açılacağını bildiren işaretlerin var olduğunu görüyorum. İslam bu yeni çağında çeşitli ırk ve renklerin oluşturduğu proletarya sınıfının uyanması ile, yine bu sınıfın komünizmi bırakıp İslami desteklemeleri ile Batıya karşı yeniden savaş açacaktır. Bu birleşen güç Batı ile liderlik yarışına girecektir. Bunu belki bugün çoğumuz görmemektedir ve gerçekleşemeyeceğine inanmaktadır. Fakat bu, eğer önü alınmazsa yarın mutlaka gerçekleşecektir. (Son üç asrın en büyük ilim adamı olan ve Komünistlerin akıl hocalığını yapan Prof. Roje Garodi’nin Müslüman oluşu, Tüvenbi’nin endişesini teyid etmektedir).
Losrob, (İslam Dünyasının Bugünü) adlı kitabında 128 şöyle demektedir. (Birçok batılının bugün sandığı gibi haccı ziyaret etmenin İslâm’ın yayılmasına ve güçlenmesine sebep olmuyor. Durum tam bunun zıttıdır. Muhammed’in Haccı mukaddes bir farz olarak ilân etmesi (Kendisi, Allah’ın farz kıldığına inanmıyor) üzerine Mekke şehri bu güne kadar her yıl renk, ırk, il bakımından birbirine benzemeyen ve çeşitli ülkelerden gelen yüzbinlerce Müslümanlar tarafından dolup taşmaktadır. İslâm dünyasının her köşesinden gelen bu Müslümanlar, Kâbe’nin önünde yüzyüze gelerek birbirlerini tanımakta ve ülkelerinde olup bitenleri Din kardeşine anlatmaktadırlar. Din ve İman duyguları içinde birbirlerine sarılan bu Müslüman topluluğun meydana getirdiği heybetli görünüşü ve muhteşem kalabalığın İslâm dünyası için ne derece faydalar sağladığını daha fazla açıklamaya ihtiyaç yoktur. Ancak şunu belirteyim ki: Hac İslam dünyasının yıllık kongresidir. Dünyanın çeşitli ülkelerinde yerleşen bütün Müslümanlar bu kongreye belli sayıda Müslüman göndermekte ve İslam’ın kalkınması ve yayılması için yeni kararlar almaktadırlar. Hac yolu açık olduğu müddetçe İslam dini yayılacak ve Müslümanlar birlik ve beraberlik bakımından güçleneceklerdir.
Bu büyük İslam Kongresi (Hac) İslam hareketinin uyanmasına sebep olmaktadır. İslam ve Müslümanların bu hac mevsimindeki çok büyük ve korkulu görüntüleri bütün dünyaya gösteri halinde yayılmakta ve böylece İslam ve Müslümanlar için bir propaganda olmaktadır. Osmanlı sultanı Abdülhamit İslam’ın bu ruhundan faydalanmak istedi. Halifeliği de buna bir sebep olsun diye ileri sürerek bütün Müslümanları tek bir kelime etrafında toplamak istedi. Abdülhamit Müslümanların din ve iman birliğinin doğuracağı gücü ve duyguyu çok iyi biliyordu. Bu gaye için çok çalışmış ve gayretler sarf etmiştir. Halifeliğin Müslüman üzerindeki tesiri en az Hac kadar tesirlidir. Müslümanların uyanmasında bu her iki İslami değerin tesiri büyüktür.
Batılılar bu hac kongresinin tesirini anlamadıkları gibi Abdülhamid’in İttihat-ı İslam (Pan İslâmizm) ini de tam manası ile anlamamışlardır.
Ehl-i küfür İslam’ın uyanıp gelişmesinden, birleşmesinden, güçlenmesinden ve bütün dünyaya hakim olacağından ne kadar endişe ederse etsin ne kadar korkarsa korksun İslâm mutlaka Cenab-ı Hakkın izniyle gelişip, genişleyecektir, güçlenecektir ve bütün dünyaya mutlaka hâkim olacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi ve tereddüdü olmasın.
Bizim de Arapların da ve diğer Müslüman devletlerin de hatası olabilir. Bu hatalarımızı ve kusurlarımızı kabul edip düzeltmeye çalışalım. Birbirimize saldırmayalım. Birbirimizi sevelim, anlaşalım, kaynaşalım ve kardeş olalım.
Müslüman ülkelerinde bulunan bütün ham maddeleri işleyebilecek tesisler, fabrikalar yapalım. Şarkın ve garbın tekniğinden, ilminden, fenninden ve teknolojisinden istifade edelim. Elde ettiğimiz maddi ve manevi bütün gücü insanların hidayete ermeleri ve huzura kavuşmaları için harcayalım.
Ey Müslüman!
“Ta Ürdün topraklarına kokusu gelen Muhammed Mustafa (S.A.V.) in yurduna gidiyorsun.
Her gün beş defa Allahü Ekber diyerek yöneldiğin Kabe’nin bulunduğu mukaddes makama gidiyorsun.
Peygamberlerin (S.A.V.) ayak bastıkları beldeye gidiyorsun.
Cebrail (A.S.)ın vahiy getirdiği makama gidiyorsun.
Ashab-ı Kiramın yattığı mukaddes topraklara gidiyorsun.
Fakat bu mukaddes makamları ve o mübarek beldeler üzerinde gezen yüce zatları yaratan Allah’ dır. O yaratan Allah’a ihlâsla ibadet etmeyi unutma, ona şirk koşma, taşa toprağa tapma, duvarlara, mezarlara el sürme, çekişip döğüşme, kalb kırma, gönül yıkma, boş şeylerle uğraşma, malınla canınla kanınla bütün varlığınla İslâmî Kur’an-ı muhafaza eyle. İslâm’ın sesini bütün dünyaya duyur, İslâm’a Kur’an’a faydalı olmak için diğer Müslümanlarla istişare eyle, güzel kararlar al, evini, yerini, yurdunu, elbiseni, içini, dışını temiz tut. Günahını dökerek manevi akünü feyizle doldurup vatanına aşk ile muhabbet ile, iman ile Muhammedi (S.A.S.) ahlâk ile tertemiz pırıl pırıl dön.
* * *